...

Sürekli Eğitim Uygulama ve Araştırma Merkezi (NEVSEM)

“Pandemi Döneminde Varoluşsal Kaygılar” Başlıklı Seminere Dair Öğrenci Gözünden Bir Değerlendirme
07/12/2020

Düşündüğünü düşünen insan, belki de düşünmeye başladığı andan itibaren “Nereden geldim? Nereye gidiyorum? Tüm bunların anlamı ne?” sorularıyla baş başa kalmıştır. İnsanın bu türden varoluşsal kaygılarıyla tek başına mücadele etmesi her zaman kolay değildir. Ancak bu sürecin sadece bizim başımıza gelmediğini, insanlığın ortak bir duygusu olduğunu da vurgulamak gerekir. Geçtiğimiz Cumartesi günü Üniversitemiz Psikoloji Bölümü hocalarımızdan Dr. Öğr. Üyesi Mehmet Sarıçalı NEVSEM bünyesinde öğrencilerimize yönelik varoluşsal kaygılar üzerine bir seminer gerçekleştirdi. Mehmet hocamız kaygının, ortadan kaldırılması gereken bir durum olarak değil; tam tersine hayatın anlamını keşfetmeye, hayatı anlamlandırmaya yarayan bir geçit olarak ele alınması gerektiğini belirtti. Dünyaya geldiğimiz andan itibaren sonlu olduğumuz gerçeğiyle yüzleşmemiz ve ne için yaşadığımıza dair bir anlam bulma çabası içinde olduğumuzu vurguladı. “Ölümden sonra ne olacak? Ölümsüz olsaydık ne olabilirdi? Sonlu olduğunu bilen biri yaşama nasıl anlam katabilir? Her an ölümü düşünerek nasıl yaşayabilir?” Mehmet hoca işte tüm bu kadim sorulara kesin bir yanıt bulmanın zorluğuna rağmen varoluşsal kaygıların aslında çok önemli bir işlevi olduğuna değindi. Bu sorulara yanıt ararken var olan belirsizliklerin üzerimizde yarattığı baskıyla, yaratıcılığımızı ortaya koyarak baş etmemizin önemini vurguladı. Üniversitemizin çeşitli bölümlerine devam eden öğrencilerle birlikte Mehmet hoca geçtiğimiz yıl başlayan ve yaşantımızı bir belirsizlik durumuna iten, hem bireysel hem de toplumsal düzende planlarımızı öngörülemezlikle sınırlayan pandemi sürecinde bu bilinemezlikle yaratıcı biçimde baş etmenin yollarını tartıştı. Pandemi döneminde ölümün varlığıyla daha fazla yüzleşmek zorunda kaldık. Mehmet hoca, dehşet yönetimi olarak adlandırılan teoriye göre, insanların ölüm farkındalığının arttığı durumlarda iki farklı yöntem izleyebildiğini kaydetti. Bunlardan birincisi öz saygıyı (her zaman rasyonel olmayabilen şekilde) yükselterek kendimizi güçlü konumda hissetmeye çalışmaktır. İkincisi ise bizi bu tehditten koruyabilecek sembollere yönelmektir. Bunlar bazen mitler ve komplo teorilerine bağlanma şeklinde irrasyonel biçimde ortaya çıkabilir. Belki de dünya bizleri düşünmeye zorlamak ve varoluşsal kaygılarımıza yaratıcı çözümler bulmak için kapımızı çalmıştır. Kim bilir?

Hebun Ronahi DAYSAL

Psikoloji Bölümü 1. Sınıf Öğrencisi